20 Mayıs 2014 Salı

Mermaid Swamp

Herkese merhaba!
Yine bir horror rpg oyunu ile karşınızdayım. (bu tür oyunlara, o ad veriliyordu değil mi ? yanlışsa şimdiden özür dilerim kafam karışık biraz.)
Oyunun adı başlıktan da anlayabileceğiniz gibi Mermaid Swamp. (Denizkızı Bataklığı falan q.q)

Her neyse, oyuna biraz ön yargı ile başladım. Çünkü konusu fazla ilgimi çekmemişti. ''En fazla kötü sonu görmek için oynarım.'' diyordum fakat öyle olmadı. İlk başta oyunu oynarken kafam karıştığı için 3-4 kez bıraktım. Fakat sonradan oyunun içinde yönlendirme gibi bir şey olduğunu fark ettim. İngilizce olduğundan çözmem biraz zaman aldı. (Gerçi yönlendirme bile bazen işe yaramadı.) Her neyse, bir şekilde oynadım, bitirdim. Oyunu anlatmaya geçmeden önce Mad Father'dan daha çok korktuğumu söylemem gerek. 2-3 defa yerimden zıpladım.

Fakat öncelikle, efsaneyi anlatmam gerek. Çünkü oyunda sık sık geçiyor ve oyunun adı buradan geliyor.

Bir zamanlar bir adam varmış. Bataklıktaki güzel bir deniz kızına aşık olmuş. Onu izlemeyi çok seviyormuş. Sonra bataklıktan aldığı suyu büyük bir su tankına doldurup evine koymuş. Deniz kızını da içine.
Fakat gün geçtikçe mutlu deniz kızı üzgün görünmeye başlamış. Daha sonra çirkinleşmiş ve canavara dönüşmüş.


Bu fanart çok hoşuma gitti. :3

Ehem ehem, serimizin ana karakteri Rin. (Yukarıda fanartı var.) Onu oynuyoruz. Bir de Yuka (Rin'in yakın arkadaşı), Yuuta (Yuka'nın erkek arkadaşı) ve Seitaro (Rin'in grup içinde en çok anlaşamadığı kişi. Gerçi ben onları shipliyorum ama.. Her neyse!) var. Bu dördü arabayla dağ gezisine çıkıyorlar. Fakat araba bir anda bozuluyor ve sisli bir yolda kalıveriyorlar. Rin yardım aramak için arabadan çıkıyor. Biraz ileride yaşlı bir adam görüyor. Adama olayı anlatınca, evinde kalabileceklerini söylüyor. Onlarda geceyi geçirmek için gitmek zorunda kalıyorlar.
(Arada bir olay oluyorsa bile hatırlamıyorum. Oyunu uzun zamandır oynamaya ''çalışıyordum''.)
Neyse, akşam olunca herkes yatıyor. Rin bir rüya görüyor. Rüyada suyun altında ve kaldığı odanın içinde bir karaltı var. Karaltı odadan çıkınca Rin'de merak edip peşinden gidiyor. Karaltı Yuka'nın odasına giriyor ve Yuka'nın yanında duruyor.
O kısımdan sonra Rin uyanıyor. Sonra ilk iş Yuka'yı kontrol etmek oluyor. Fakat..
Yuka..






Uzun süre suyun altında kalmış gibi şişiyor ve sürekli üşüdüğünü söylüyor.

Oyunun gidişatını Yuka'nın odasındaki şömineyi yakıp yakmamak belirliyor. Yakarsanız 3 kötü sondan birine gidiyorsunuz. Eğer yakmazsanız ''Underwater Dream'' adlı iyi sona. (Burada düzeltme yapmam gerek. Yakmazsanız da kötü sona gidebiliyorsunuz. O sonun adı da Secrets. *daha yeni fark ettim burayı şimdi düzeltiyorum*)
Ben iyi sonu izleyip sıkıcı bulduğum için kötü sonlardan birine ulaşmak için şömineyi yaktım.

Şömineyi yakınca 2 kötü sonda Yuka ölüyor.

Benim seçtiğim sonda öldü.
Rin bunu görünce baya bir çığlık atıp, depresif hale giriyor. Seitaro çığlığı duyunca geliyor ve Yuka'yı görünce Rin'den odadan çıkmasını söylüyor. Rin başta ısrar etse de sonra çıkıyor odadan. Bir süre sonra Seitaro geliyor. Oradaki konuşmayı fazla anlayamadım çünkü olayın şokundaydım. Q^Q
Sonra Yuuta geliyor ve, ''Yuka'ya ne oldu ?'' diyor. Seitaro anlatmaya çalıştığında Yuuta dinlemiyor ve onu itip odaya giriyor. Çıktığında ise;




Bunun ardından Yuuta koşarak gidiyor. Seitaro'yu kullanarak Yuuta'nın peşinden gidiyoruz. Onu mutfakta kendini bıçaklamış bir şekilde buluyoruz. Yanına gittiğimizde ise başarısız olduğunu söylemeye çalışıyor. Seitaro konuşmamasını, kanı durduracağını söylüyor. O sırada Yuuta şunları söylüyor. ''...H... Huh..? S..Seitaro.. ? ...W...Why am I... all bloody... Ahh... it... it hurts.. My.. neck.. ...Seitaro.. H... Help..'' diyor ve ölüyor.

Rin kendine geldiğinde Seitaro ile konuşuyorlar. Seitaro sanırım haritayı aramasını falan söylüyor. Neyse, Rin belki yol bulurum diye dağa gidiyor. Sonra peşinden de Seitaro.
Fakat Seitaro ile giderken başka bir yere daha gidiyoruz. Sıra sıra evler var falan.
Sonra yaşlı bir teyze geliyor.

Bu yaşlı teyze çok acayipti.

Daha sonra bir mezarlığa denk geliyor. Bu kısımda görüntü almayı unuttuğum için fazla detaylı anlatamayacağım ama iyi şeyler olmadığını söyleyebilirim.


Sonuç olarak Seitaro, Rin'i buluyor.








Seitaro, Rin'i eve geri götürdükten sonra tekrar haritayı aramaya falan gidiyor. Rin ile bataklığa atlıyoruz. Tam boğulmak üzereyken Seitaro camdan bizi görüp kurtarmaya geliyor falan.

Buraya kadar her şey sıradan. (ne kadar sıradan olabilirse)

Rin eski evdeki gizli odadan bir yerin haritasını buluyor. Odadan çıkıp merdivenden indiğinde Seitaro'yu görüyor. Ona bir harita bulduğunu falan söylüyor. Seitaro bir şey söylemeyince ona iyi olup olmadığını soruyor. Seitaro aniden ona sarılıyor.

Eheheheh, Rin kızardı. 

Sonra Seitaro titriyor. Neden titrediğini sorunca korktuğunu söylüyor.






Bundan sonra iki seçenek çıkıyor.
Ya kabul ediyorsunuz, ya reddediyorsunuz.
Ben ikisini de yaptım ama ilk baş kabul ettiğinizde ne olduğunu anlatacağım.

Kabul ettiğinizde Rin, ''Kabul ediyorum. Şimdi beraber ana binaya gidip haritayı aramaya devam edelim.'' Diyip önden gidiyor. O sırada Seitaro bir şey ile kafanıza vuruyor ve sizi ana binadaki banyoda suyun içinde boğuyor. (Biliyorum, biliyorum. Bunu bende beklemiyordum.)
Fakat bunu yapan kişi Seitaro değil. Mezarlıkta bir karaltı Seitaro'nun içinden geçmişti büyük ihtimalle Yuuta'nın kendini bıçaklamasını sağlayan kişi bunun benzerini Seitaro'ya da yapıyor. (Tahminimce böyle.. Deniz kızı ruhları..)

Ne tür bir manyak olduğumu bende bilmiyorum. Bu kısımda görüntü almışım.

Reddettiğinizde;
Rin, Seitaro'yu itip. ''Garip davranıyorsun. (Burada bir cümle daha söylüyor ama iyi bir şey olmadığına eminim.) Yoksa.. Yuuta gibi..'' Diyor. Seitaro gelmeye çalışıyor fakat Rin tekrar itip gelmemesini söylüyor. Seitaro, Rin'e, ''Ne kadar aptal bir kızsın.'' diyor ve balta gibi bir şey çıkartıyor. ''Sana buraya gelmeni söyledim... Hiçbir kadın benimle böyle konuşamaz!''
Rin, Seitaro'yu itip, ''Geride dur!'' Diyor ve sola doğru kaçıyor.
Burada yapmanız gereken ikinci kata çıkıp ilk kapıdan girmek.





Bu kısımda 2 seçeneğiniz var. Bu 2 seçeneğe göre şömineyi yaktığınızda olan iki sondan birine gidiyorsunuz.
>Yana atlamak
>Yana atlamamak.

Sırf heyecanlandırmak için ulaştığım sonu ilk başta anlatmayacağım. Bu yüzden sevdiğim diğer bir son olanı anlatacağım. Yana atladığınız zaman yer kırılıyor ve Seitaro aşağıya düşüyor. İlk kata inip baktığınızda gördüğünüz şey bu oluyor;





Seitaro kendine geliyor. (bence) Ve sizden baltayı çıkartmasını istiyor. Baltayı çıkardığınızda kapıdan çıkıp gidiyor. Kan izlerini takip ederek bataklığın oraya geliyoruz.
Seitaro, baltanın bağırsaklarına geldiğini kurtulamayacağını söylüyor. Rin'e haritayı bulup eve gitmesini söylüyor. Rin kabul etmek istemiyor. ''Bunu yalnız yapamam.'' Diyor. Seitaro, Rin'e onun yaşamasını istediğini, kendini unutmasını gerektiğini söyleyip atlıyor.
Rin'de peşinden atlıyor fakat kurtaramıyor. (İzlediğimde resmen gözlerim doldu.)


Neyse, Rin bataklıktan çıktığında haritayı bulması ve buradan gitmesi gerektiğini söylüyor. Sonra Rin nereye ait olduğunu bilmediğini haritayı kullanarak bataklıktan sandal gibi bir şey ile karşıya geçiyor. Depo gibi bir yere geliyor ve kapıdan içeri giriyor.
3 tane tank görüyor. İçinde deniz kızı efsanesindeki gibi bir deniz kızı var. Fakat şişmiş ve korkutucu gözüküyor. Tam geri dönecekken biri kapıyı kitliyor ve ne kadar bağırıp çağırsa da kapıyı açmıyor.
Rin bu odada uzun süre kalıyor. Çok acıktığını söylüyor ve tanka doğru yürüyor.

Sonra yaşlı adam geliyor. Bu sırada Rin oturmuş ve yüzünü dizlerine dayamış bir şekilde duruyor. Yaşlı adam, ''Hala yaşıyor musun ?'' diye soruyor. Sonra arkadaki kırılmış tankı ve deniz kızının yenmiş bedenini görüyor. Kısaca Rin açlıktan ölü deniz kızını yemiş ve delirmiş bir halde.
Yaşlı adam, ''Benimle gel. Seni buradan dışarı çıkartacağım. Çünkü sana kimse inanmaz, deli olduğun için.''

Dışarı çıkarken Yaşlı Adam bir hikaye anlatıyor.
''Şu hikayeyi biliyor musun ? Bu güvenilir rahibe ile ilgili. O 17'sinde güzel bir kızdı. Köyünde bulduğu deniz kızı etini yedi ve ölümsüz oldu.. 800 yıl sonra, o sonunda mahvoldu. Ama onun öldüğü kesin değil. Belki hala bir yerde yaşıyordur.''

Sonra Rin'i ormana bırakıyor.
Rin, hikayeye inanarak bir daha ölmeyeceğini söyleyip kahkaha atarak ormana koşuyor.

Burada da bitiyor.
Bu bitişin adı, Yaobikuni. Seitaro, Yuka ve Yuuta öldüğünde gerçekleşiyor.

Çizim SunaSabaku adlı kişiye ait. Ciddi anlamda hoşuma gittiği için koymak istedim.

Bu bitiş benim en sevdiğim 2. bitişti. Dramatical Murder'ın Koujaku route'unda olan kötü sonu hatırlattı bana. Rin'in böyle şeylere maruz kaldıktan sonra delirmemesi biraz garip olurdu. (Kısaca delirmesi hoşuma gitti. Garibim biraz değil mi ?) Bu yüzden bu bitişi sevdim. Peki neden ikinci beğendiğim son ?
Şimdi bunu anlatacağım. :3

>Yana atlamamak.

Seçeneğini seçtiğinizde neredeyse güldüğüm bir şey gerçekleşiyor. Rin, Seitaro'ya tekme atıyor. Hemde bir kere değil. Hakaret ederek 2-3 defa karnına tekme atıyor.
Seitaro kendine gelince olanları anlatıyor, Rin. Seitaro efsanelere inanmadığını söylüyor fakat Yuuta ve Yuka'ya olan şeyleri göz önünde bulundurunca. Doğru olma şansının olduğunu söylüyor.

Sonra sandal ile bataklıktan karşıya geçiyorlar. Ve gizli odayı buluyorlar. (O odayı bulana kadar canım çıktı.)


Rin'in feneri bir yerde kırıldığı için Seitaro kendininkini kullanıyor ve Rin'e onu takip etmesini söylüyor. Yolda giderken Rin üşüdüğünü söyleyince, Seitaro ceketini ona veriyor. (Kya~ Çok sevimliydi burası.)









Aynı tank odasına geliyorlar ve yine o deniz kızı gözüküyor.
Rin, Seitaro'ya bunun ne olduğunu soruyor. Bilmediğini söyleyince, Rin, ''Aklını başına topla! Deniz kızı mı değil mi ?'' diyor. Seitaro ise, ''Evet, bunlar deniz kızları. Efsanede  söylendiği gibi.''
Bunun üzerine Rin, bir kazmayı alıp tankın önüne geliyor fakat Seitaro onu engelliyor. Rin ona çekilmesini söylese de çekilmiyor. ''Bunu yapman neyi değiştirecek ?''
Rin, ''Hiçbir şeyi! Biliyorum! Ama bu pisliğin burada durmasına izin veremem!'' *kazmayı bırakıyor ve devam ediyor* ''Bu onların suçu.. Yuka ve Yuuta öldü.. Onlar öldürdü!! diyor. Tanka vurup, ''Onları geri ver!! Yuka ve Yuuta'yı geri ver!!'' *dizlerinin üstüne çöküyor* ''...Onları geri ver!! Lütfen..!! ...Onları geri istiyorum..!!'' Sonra Rin ağlamaklı bir şekilde hıçkırıyor. (Evet, onu duydum yani.)
Ve ağlıyor.

Sonra başka bir sahne geliyor. Anladığım kadarıyla Seitaro, defalarde yürüyüp gidiş yolunu bulmaya çalışmış fakat bir türlü bulamamış. Her gittiği yerin sonunda binaya geri dönüyor.


''Lanet olsun! Bir kez daha!'' Diyor, Seitaro.
Rin, ''...Kes şunu, Seitaro.. Bu anlamsız.. Buradan artık çıkamayız..''
Seitaro, ''Henüz bilmiyoruz.. Eğer yürümeye devam edersek, burayı öğrenebiliriz.. Ve şu yaşlı adam geri dönebilir.. ''
Rin, ''Yararı yok. Kendin söyledin.. Harita olmadan bu imkansız.. 3 gün geçti ve buradayız.. Buraya kapatıldık.. deniz kızları tarafından..''

Sonra Seitaro pes edip Rin'in yanına oturuyor.








Ve sonra beraber suya atlıyorlar. Bu bitişin adı da Forever Deep.

Not; Sonda Ophelia tablolarından bahsetmesinin nedeni binada çeşitli Ophelia tabloları vardı. Benimde bu Ophelia tabloları hakkında pek fazla bilgim yok. Ama bunun ardından araştıracağım.

Ha, bu arada 3 tane kötü bitiş olduğunu söylemiştim değil mi ? Diğer kötü bitiş şömineyi yakmadığınızda gerçekleşiyor. Ne yazık ki, o kısım hakkında fazla bilgim yok. Ama bu bitişler hakkında bir video koyacağım alt tarafa, oradan bakabilirsiniz.
Görüşürüz~


18 Mayıs 2014 Pazar

Mim; Siz Hiç..

Ehem ehem, tekrar karşınızdayım. Ve evet bir mim ile.
Sevgili Miss Grumpy -sanırım bu şekilde hitap etmem gerekiyor o.o- mimlemiş. Fakat ben bunu az önce gördüm. Resmen feci şekilde kendime kızdım. Tekrardan özür diliyorum çok sonra gördüğüm için. Q^Q
Ayrıca mimlediğin için çok teşekkürler. Feci şekilde sevindim. u.u

Şimdi, mim'e başlayalım. :3

-Siz hiç gerçek aşk nedir bildiniz mi ?
Kesinlikle, hayır. Ayrıca gerçek aşk denilen bir şey olduğunu sanmıyorum. Yani gördüğüm kadarıyla yok.

-Siz hiç acı çektiniz mi ?
Fiziksel olarak hayır. -serçe parmak ile ilgili olaylar hariç, onları karıştırmayalım- Duygusal olarak dürüst olmam gerekirse, evet çektim. Ama bunun sonucunda kendimi bir şekilde değiştirdim. Sonucu iyi olan acılardı yani. (Ne saçmaladım ben şimdi ?)

-Siz hiç insanların taa gözlerinin içine baktınız mı ?
Biriyle konuşurken veya birini dinlerken mutlaka göz teması kuruyorum. Hem dinlediğimi göstermek için, hem de dinleniyor muyum dinlenmiyor muyum onu anlamak için. Ama çoğu zaman insanların gözlerini incelemeyi sevdiğim için gözlerinin içine bakıyorum. O konuda küçük bir takıntım olabilir.

-Siz hiç salıncakta sallanıp bulutları yakalamaya çalıştınız mı ?
Küçükken evet. Bunu sık sık yaptığımı çok iyi hatırlıyorum. Ama şuan hayır. Çünkü en son salıncağa bindiğimde sonucu kötü olmuştu. Popo üstü düşüp 2-3 gün yürüyemedim. (Çok kötüydü, çook!)

-Siz hiç ayağınız takılıp düştüğünüzde kendinize bayılana kadar güldünüz mü ?
Evet. Zaten bir gülmeye başladım mı duramıyorum genelde. Ayrıca kendim düşünce ayrı bir komik oluyor. Komik yani.. o.o

-Siz hiç parmak yarışı yaptınız mı ?
O nedir ? o.o Ben hiç parmak yarışı yapmadım. Ne olduğunu bile bilmiyorum, aslında.

-Siz hiç kafanızı su dolu bir kovaya koyup nefesinizi ne kadar tutabileceğinize baktınız mı ?
Hayır, bakmadım. o.o

-Siz hiç ruh çağırdınız mı ?
Hayır, Corpse Party izledikten sonra yapmaya cesaretim yok açıkçası.-Siz hiç altın günü yaptınız mı ?
Hayır. o.o-Siz hiç pamuk şeker yerken elinize gözünüze bulaştırdınız mı ?
Birkaç defa oldu. Ama pamuk şeker kafam kadardı. Öyle bir şeyi elime gözüme bulaştırmadan yemem imkansızdı.-Siz hiç gece yarısı uyanıp sevdiğinizin nefesini dinlediniz mi ?
Ben ve gece yarısı uyanmak. Çok yanlış!

-Siz hiç saatlerce köpük banyosu yaptınız mı ?
Bir kere denemek için köpük banyosu yaptım ama saatlerce durmadım. Neden ? Çünkü sıkıcı.

-Siz hiç çıplak ayak çimlerin üstünde yürüme zevkini yaşadınız mı ?
Evet, harika bir his! Tarif edilmesi neredeyse imkansız.

-Siz hiç yağmur altında çılgınlar gibi koştunuz mu ?
Evet. Hatta özellikle dışarıda manyak gibi yağmur yağarken dışarı çıkıp koşturduktan sonra su gölcüğüne zıplayıp sırılsıklam bir şekilde eve dönmüştüm.

-Siz hiç günü hayıflanmadan geçirebildiniz mi ?
Şu sıralar hayır. Ama daha önceden olmuştu.-Siz hiç sesiniz kötü olsa bile bir şarkıyı bağıra bağıra söylediniz mi ?
Yapmışımdır herhalde.-Siz hiç kendi takımınız yense bile karşı takımla alay etmeden medenice tebrik ettiniz mi ?
Takım tutmuyorum. Alakam yok bu tür şeylerle.-Siz hiç yardımlaştınız mı ?
Yardımlaşmak iyidir. Yardımlaşmayı severim. Ama o yardımımı hak ediyorsa. Yani işi düşünce gelenlere yardım etmiyorum genelde.-Siz hiç saatlerce beklemenize rağmen acelesi olduğu her halinden belli olan birine yerinizi verdiniz mi ?
Daha önce başıma gelmediği için yapmadım. Ama olsaydı yerimi verirdim.

-Siz hiç cep telefonunuzu evde bırakıp çıktınız mı ?
Arayan biri olmadığından çoğunlukla evde kalıyor kendisi. Ama ben telefonu müzik dinlemek için kullandığımdan genellikle yanımda oluyor.-Siz hiç "etraf ne der" diye düşünmeden bir kez olsun rahat hareket ettiniz mi ?
Hayır, insanların dediklerine fazla takıyorum çünkü.-Siz hiç gönlünüzce yaşayabildiniz mi ?
Hayır, yaşayabileceğimi de pek sanmıyorum ama yine de bu tür bir şey için erken. Daha her şeyin başındayım.


Vee mim burada bitiyor. Fakat bir tane not var.


ÇOK ÇOK ÖNEMLİ NOT :
Mim'in amacı sorulara cevap vermek değilde kendi "siz hiç...?" lerinizi bulmakmış. Mimlediğim arkadaşlar isterlerse kendi siz hiçlerini bulabilirler ama isterlerse soruları da cevaplayabilirler. Sonuçta battı balık yan gider. 
Şimdi de benim mimlediklerim;
Kagatsuki - Shuu-san - Alice - Mitsuki  başta olmak üzere -mimlenmediyseler tabii ki- okuyan herkes yapabilir. o.o Aklıma gelenleri şey ettim ben. Öyle yani.



Bir daha ki sefere görüşmek üzere !
Güle güle~

Geçenlerde bunu buldum.
Fazlasıyla hoşuma gittiği için koymak istedim.