10 Aralık 2016 Cumartesi

Dracon | 24-25 Eylül 2016

Herkese merhaba.
Etkinliğin üzerinden 2,5 ay gibi uzun sayılabilecek bir süre geçti ancak ben daha yeni bu yazıyı tamamlayabiliyorum. Çünkü meşguldüm. (Ayrıca bunu tamamlamak için Nana'yı yarım bıraktığımı da belirtmek istiyorum.) Neyse, 24-25 Eylül'de yaşadığım deneyimleri sizlerle paylaşıyorum. Umarım sabırla okursunuz.

Pekala,
İlk olarak nedir bu Dracon ondan başlayalım, Dracon bir tür etkinlik genellikle cosplay odaklı(??) ancak gördüğüm kadarıyla az da olsa masa oyunları ve standlar falan vardı.

Kimse merak etmiyor ama kimin cosplayini yaptığımı söylemek istiyorum, Ib! ("Şaşırmadım, tilki.") Evet, gülsüz ve Garry'siz acıların çocuğu Ib'dim. (Gül bulamamam çok şanssızlıktı.)

Neyse, ilk olarak gidişte (sadece ilk gün tek gittim) yaşadıklarımdan bahsedeyim. İlk defa İzban'dan Metro'ya aktarma yaparak bir yere gittim, şunu söyleyebilirim ki İzban ve metro arasında nedense büyük bir fark var. Havası daha farklı gibi hissettiriyor. Garip ve tuhaf.. Gerçi kırmızı lensler ile toplu taşıma araçlarına binince çok normal bir şey bu.. ("Aa, şu kızın gözlerine bak!" gibi tepkiler aldım.. Çok şükür yanıma gelip rahatsız eden olmadı.)

Kostüm vs. hakkında söyleyebileceğim tek şey berbattım.. Hani olabildiğince özenmeye çalıştım ancak tam bir çirkin olduğumdan olmadı. Ama ilklerin kaderi bu sanırım, her zaman berbat oluyorlar.

Çektiğim sıkıntılar ise;
Taktığım lensleri gözlük numaram değişmeden önce aldığımdan numarası küçüktü ve bazı şeyleri görmek zordu, peruk sürekli kayıyordu ve kıyafetimdeki/kostümündeki her şey uyumsuzdu. Peruğum karmakarışıktı. Bir de socially awkward olduğum için, 30 dakika veya 1 saat kadar kimsenin yanına gidip fotoğraf çekilmek için soramadım. Daha sonrasında bir şekilde "Nasıl olsa tanınmayacağım haha!" gibisinden düşünüp fotoğraf çekilmek için sorduklarım oldu.  Eğlenceliydi! Ve biraz da garip.

İlk gün en zor gündü çünkü vestiyer olayından haberim yoktu ve 3-4 saat çantamı bir oraya bir buraya taşıdım durdum. İkinci gün vestiyerin varlığını keşfettiğim için yanımda taşıdığım şeyler gözlüğüm, telefonum ve biletimden ibaretti. (Ki onları da eteğimin cebine koyuyordum, ne harika değil mi?! Cebi olan bir etek!)

İkinci günün bir iyi yanı da etkinlik alanına ailem bıraktı. O yüzden tüm kostümü giyip yanıma ekstra bir kıyafet almama gerek kalmadı. Ama geç gittiğim için görmek istediğim bazı cosplayleri göremedim, bu biraz üzücüydü.


Ne olursa olsun çok çok güzel bir etkinlikti, sosyalleşme amaçlı iyi gibiydi??
Kendime biraz olsun güvenim geldi, normalde Ib ile son noktayı koyacaktım bu işe. Çünkü animelere başladığımdan 1 yıl sonra cosplay adında bir şey olduğunu bulmuş biri olarak 3-4 yıldır yapmak istediğim bir şeydi. Ancak çoğunlukla yaşadığım yerden dolayı sadece evde belirli denemeler yapabiliyordum. (Ki onu da uzun zaman sonra yapabildim.) 
Kısaca bayağı içimde kalmış bir olaydı, böyle bir aktiviteyi (??) yaptıktan sonra insan daha fazla yapmak istiyor. 

O yüzden yavaş yavaşta olsa malzeme toplayarak İzmir'de yılda 1-2 defa olan cosplay etkinliklerine katılmaya karar verdim. Belki ilerde başka illerdeki etkinliklere de katılabilirim, belli olmaz ahah.
Ucundan spoiler vereyim ama birçok kişi biliyor. Bir sonraki batıracağım karakter Danganronpa'dan Nanami Chiaki. Aslında malzeme bakımından bayağı ilerledim, sadece kostüm, çanta ve eğer harçlığımdan arta kalırsa alacağım Monomi peluşu. 
Çantayı ailemden yardım alarak kendim dikmeyi deneyeceğim. Büyük ihtimalle berbat olacak ama sorun değil, ilkler her zaman kötü olur. Daha sonradan umuyorum ki daha güzel olacak.

Neyse, buraya kadar sabır ile okuyan okumayan herkese teşekkürler.
Bir sonraki yazıda görüşmek üzere~


25 Kasım 2016 Cuma

Güncelleme #9 | Geri Dönüş

Herkese merhaba.
İki ay sonra blog yazmak bir tuhaf, özledim bir şeyler yazmayı..
Neden iki aydır yaz(a)madığımı az çok anlamışsınızdır.
OKUL.
Ciddi ciddi iki aydır okula alışmak için büyük bir çaba harcıyorum, neredeyse her gün cehennem gibi geçiyor. Tam biri ile iyi anlaştım diyorum ertesi gün o kişi nedensiz yere soğuk davranmaya başlıyor.
Bende ilk başta soğuk olan bir tip olduğumdan iyice gidiyor.
Neyse ki şu son 2 haftadır falan daha iyi gidiyor, öğretmenler bana yumuşak davranıyor (derste sesim çıkmıyor zaten, kızabilecekleri bir şey yok) ve sınıftaki kızlardan (22 kişilik sınıfta 5-6 tane erkek var bu arada lol) bazıları beni görünce yanağımı sıkıştırıyorlar veya dersin ortasında "Öğretmenim ***** ne kadar tatlı değil mi?!" diyorlar. Amaçlarını anlayabilmiş değilim, çünkü okul içerisinde "tatlı" gözüken bir tipim yok. Hatta ölü balığın gözleri gibi olan gözlerim daha çok ölü balığın gözleri gibi oluyor. (Hatta bunu bir ara söyledim ve "Oha cidden öyle lan." gibi bir tepki aldım.)

Okul dışında pek fazla şey yok. Hayatımı Youtube'dan saçma sapan videolar (oyuncak bebek yenileme, bolca drama içeren vb.) izleyip tüm zamanımı boşa harcıyorum. %1 oranında olan sosyal yaşantım eksilerde, dışarı sadece okul için veya ailemin beni zorla bir yere götürmesi ile çıkıyorum.

Kısaca anlatmam gerekirse cehennemin içindeyim, çoğu şey iyi gitmiyor ama ben olumlu olmaya çalışıp daha çok mutsuz oluyorum.

2-3 hafta önce buraya geldiğimizden beri ilk defa psikolojik tedavi amaçlı psikologa gittim. 2. gidişimden sonra istemediğimi fark edip bıraktım. Hala çöküş evresindeyim(?) ancak kendimi mutlu edebilecek şeyleri kısa süreli de olsa yapmaya çalışıyorum.
Bazen umutlu, bazen ise umutsuzum. Dengesiz halim devam ediyor.


Her neyse, içimdeki umutsuzluğun bir kısmını buraya yazıp bir miktar sakinleştiğime göre gidebilirim. Bahsedebileceğim tek iyi şey, yarın belki yeni bir şeyler yazabileceğim. Gerçi benim yazılarımı kim bekliyor ki.. 
Daha fazla gevezelik yapmadan burayı terk ediyorum. Kendinize iyi bakın, ben pozitif kalamasam da siz pozitif kalmaya çalışın veya hep birlikte negatif şekilde dolaşalım. Ona da varım ben.

Bir sonraki yazıda görüşmek üzere~!

18 Eylül 2016 Pazar

Güncelleme #8 | 1 Ay

Herkese merhabalar~!
Umarım iyisinizdir, bir aydan fazladır güncelleme yazmıyordum. Hem bir türlü yazacak bir şey bulamadığımdan hemde meşgül olmaya çalışıyordum sanırım. Bir de Danganronpa yazıları fazla yordu beni.. Zetsubou-hen batışlarda, Mirai-hen idare eder şekilde devam ediyor ve ben bu dramaya katlanamıyorum. En son Suki'den de tavsiye alarak devam etmemeye karar verdim, iki anime de bittiğinde review tarzı bir şey yazabilirim sanırım.. Okul yüzünden ölmezsem tabii ki..

Okul demişken durumumu merak edenler için minik bir açıklama yapabilirim sanırım, normal liseye başlıyorum/başlayacağım. Okul eve bir miktar uzak o yüzden büyük ihtimalle servis ile gidip geleceğim. :DD
Hell is coming.
Olmayan -veya olan- anksiyetem tavan yapmış olabilir. Yine de sakin olmaya çalışıyorum.

Dinlediğim müziklerden bahsedebilirim!
Bir arkadaşım liste oluşturmuştu (İsmi lazım değil baş harfi Yane.) oradan sevdiğim bayağı fazla şarkı oldu, özellikle sakanaction adlı grubun şarkıları. (Y)
Sonunda azıcık fanı olabileceğim bir grup buldum gibi hissediyorum. (Şarkı önerisi???)

Neden bu sahneyi koydum..
Birkaç gün önce Howl no Ugoku Shiro (Howl's Moving Castle)'yu izledim, Ruhların Kaçışı'ndan sonra uzun zaman boyunca bu tür bir anime filmi izlememiştim sanırım. Cidden güzel bir gece geçirmemi sağladı ve bir şekilde japonca izlemeyi başardım. (Ruhların Kaçışı'nı türkçe dublajlı izlemek zorunda kalmıştım.) Mutluluk vericiydi, Howl cidden.. (Y)

Bunun dışında anime falan izledim işte. Sonunda Temmuz'un başından beri oynadığım Code Realize'ı bitirdim. Dün (17 Eylül) bayağı uğraştım bunun için, tüm kupaları alarak bitirdim. Sonunda platin kupam var yeey!
Sonra Persona 4 Golden'ı yükleyip oynamaya başladım. Hala bir alışamadım.. Kiri normal zorluğun çok zor olmadığını söylediği için normal zorlukta başladım ama yine de bir miktar korkuyorum.
İngilizce dublaj zaten oynama isteğimi kurutuyor ama yavaş yavaş alışacağım sanırım, umarım oynarken ruhumu teslim etmem..

Bunların dışında pek bir şey yok, Gölge ile takılıp duruyorum..
Neyse, benden bu kadar umarım benim gibi okula gidecek olanların günü iyi geçer. Kendinize iyi bakın~~!!

6 Eylül 2016 Salı

Danganronpa 3; The End of Kibougamine Gakuen - Mirai-hen | 9. Bölüm Yorumu/Özeti

Herkese merhaba!
Tüm fandomun breakdown yaşadığı bölümün özetine/yorumuna hoşgeldiniz. Sizi güzelce ağırlayacağım. Ancak öncelikle bölüm öncesi yaşadığım bir olaydan bahsetmek istiyorum.
Ben belirli sebeplerden ötürü bölümü saat akşam 9'dan önce izleyemedim. Arkadaşım benden önce izlemişti ve "Evet, Danganronpa'yı bırakıyorum. Hepinize iyi günler. Teşekkürler. F*** you all." şeklinde ilerleyen bir mesaj atınca bir şeylerin ters gittiğini anladım.

Beklediğim şey oldu, ama pek inandırıcı değildi..
Pekala, muhteşem teorilerle dolu yazımıza başlayalım!

(Çok spoiler içerir. Akıl sağlığınız için bölümü izlemeden okumayın.)


Yavaş giriş yapalım.
Bölümün adıyla başlayalım. "Sen benim ölme sebebimsin." benzeri bir çevirisi var bu bölüm adının. Buradan bir karakter ölecek/kendini feda edecek onu anlıyoruz.

Neyse.
3 karakter ölüyor bu bölüm, Gekkougahara'yı da sayarsak 4.
Ne kadar fazla değil mi? Ah, bu arada bu sayı kısmını unutmayın. Oraya geleceğim.

İlk -belki- ölmüş olan kişi Juuzou oluyor. Sevinmem gerekirken sevinemedim, çünkü Munakata kılıcıyla deşiyor. Bayağı kötü bir ihanete uğruyor kısaca. (Munakata'nın bunu yapmasının sebebi büyük ihtimalle yasak hareketi ile ilgili. O sahnede birkaç ipucu vardı çünkü.)

Izayoi'nin nasıl Ruruka tarafından öldürüldüğünü de gördük. Ruruka, Izayoi tarafından ihanete uğramamak için önce Ruruka ona ihanet ediyor. Öpüşürken aradan yiyecek/şeker kaydırıyor Ruruka.. Ne şeytani ama! Ancak Izayoi bunu anlayışla karşılıyor. Beklendik bir ihanetmiş kısaca.

(Tumblr'dakilere göre Munakata'nın ihaneti daha kötü sanırım. Beklenmedik olduğu için.)

İkinci ölüm..
Her ne kadar her bölüm yaptığı şeylerle gıcık etse ve sinir bozucu olsa da Ruruka'ya ait. Evet, Ruruka öldü. Bana göre ilk ve son kesin ölüm. Her ne kadar sevinmem gerekiyorsa da, öldürülme şekli o kadar acımasızdı ki.. Katil gittikçe daha çok vahşileşiyor.


Üçüncüsü ise..
Ben hala inanmıyorum ancak Kirigiri.
EVET. Kirigiri.
Yasak hareketinden dolayı öldü. Peki yasak hareketi ne? "4. zaman sınırını Makoto hayattayken geçirmek." Kısaca Monoka boşuna, "Makoto yüzünden Junko'nun oyunundan kurtulanlardan biri ölecek." dememiş. 
Ancak ben inanmıyorum çünkü Kodaka, Kirigiri gibi bir karakteri "gerçekten" bu şekilde harcarsa pek iyi olmaz. Sonra 3 bölümden birinde ölümünün sahte olduğunu görmeyi umuyorum. (#SaveKirigiri, Kizakura'nın ölümü boşa gitmesin.)

Bununla ilgili teorilerde var, bayağı uzunlar ancak genel düşünceyi aktarmaya çalışacağım. 

Birkaç kişi bunun 3. zaman sınırı olduğunu düşünüyor. Yukizome'yi saymazsak, evet bu doğru. Ancak Yukizome'yi de sayarsak bu tam 4. zaman sınırı. Kısaca bu biraz patlıyor.

İkinci olarak Kirigiri'nin öldüğü sahnede sağ alt kısımda ilaç kutusu gibi bir şey var. Kimura'nın her şeyi iyileştirme etkisi olan ilaçlarından olduğu düşünülüyor. Bunu arkadaşıma söylediğimde bana, "Sesi görüntüsüne uymayan kişiye de Kimura ondan vermişti ama işe yaramamıştı." falan dedi. Bende bu konu hakkında Kirigiri belki önceden içmiş olabilir diye düşündüğümü söyledim. 
Bir sonuca varamadık ama mantıklı bir tahmin yürüttüğümü düşünüyorum.

Kısaca Kirigiri'nin bence bir planı var/vardı. Hiçbir şey yapmadan Makoto için kendini feda etmesini pek düşünmüyorum. Yani umarım bir şeyler yapmıştır???


Pekala, kalan kişi olayına gelmek istiyorum. 
Bir teoriye göre oyuna dahil olan bir kişi daha var. Hagakure'nin de bilmeden oyun dahil olduğunu veya bilmediğimiz/görmediğimiz biri daha olduğu düşünülüyor. (Bilmediğimiz/görmediğimiz kişinin yasak hareketinin fark edilmesi olabileceğini söylemiş aynı kişi.)
Ben hem bunu düşünüyorum, hemde bu bölümde Ruruka hariç kimsenin ölmediğini düşünmek istiyorum. Sayılarla ilgili bir şey söyleyemeyeceğim çünkü mindfuck yaşıyorum.

Ölmüş olan birkaç kişinin yasak hareketi gözüktü. Mesela Yukizome'nin yasak hareketi Munakata'nın ölmesiymiş. Gozu'nun yasak hareketi de 3 saniye yerde kalmak gibi bir şeydi.

Bir de aslında normal binada olmadıklarını anladık bu bölümde, dikkatli izleyenler 1. ve 2. bölümde Kirigiri duvara baktığında ve şaşırdığında bir şeylerden şüphelenmiştir. Gerçi benim gibiyseniz olayların heyecanına kapılıp o kısmı unutmuş olmanız mümkün.

Son olarak, hala Ryouta'dan şüpheleniyorum ve Kiri'nin bir ara yorum kısmına yazdığı "Mirai-hen'in tamamen Ryouta'nın animesi olma." teorisine yavaş yavaş inanmaya başlıyorum.

Umarım final hayalkırıklığına uğratmaz ve güzel/ilginç bir final olur.
Benden bu kadar teori düşünmekten yoruldum, gerçekten mantıklı bir şey bulursam buraya eklerim. Bir sonraki yazıda görüşmek üzere~! 


4 Eylül 2016 Pazar

Danganronpa 3; The End of Kibougamine Gakuen - Mirai-hen | 7&8. Bölüm Yorumu/Özeti

Herkese merhaba~!
Biliyorum bu yazılar gecikti, yazmamın bir anlamı yok ve silsem daha iyi. Ancak başladığım işi bitirmem gerek, o yüzden yapmalıyım.

Pekala başlayalım!

(Bu yazı spoiler içerir.)

7

Bölümün adından da anlaşılacağı üzere bu bölüm Komaru, Touko ve Monoka üzerineydi. Kısaca Danganronpa Another Episode'un belirgin(?) karakterleri üzerine.
Şimdi, burada bir şeyi yaptığım için kendime teşekkür ediyorum. Anime çıkmadan önce oyunu oynadığım için, çünkü bölümde izlemeyenler/oynamayanlar için çok fazla şey açıklanmamış. "Bu çocuklar kim?" sorusu başta geliyor. "Monoka kim len? Neden Junko gibi?" türü sorular Monoka ilk çıktığından beri var sanırım.

Neyse, burayı geçelim ben tekrar Kotoko'yu 2 saniyeliğine görebildiğim için mutluyum. Favori çocuğumdu(?) çünkü, gerçi boss savaşında bir miktar delirtmişti o ayrı mesele.

İlk kısımda Monoka adeta bir komutan gibi Monokuma'lara moral konuşması yapıyor. Nedense komikti bu bölüm, Monoka'yı ciddiye alamıyorum. "O şeyi" gördükten sonr-
Ehem ehem, sonra bizim şeytani olan ama olmayan çocukları görüyoruz. Nagisa biriyle konuşuyor, sonra bu kişi Komaru çıkıyor! Ne kadar beklenmedik!!!!

Komaru, Touko ile beraber Monoka'nın saklandığı yere gidip onu durdurmaya gidiyorlar. Orada azıcık arka plan şeysi veriliyor ancak dediğim gibi. Bayağı az.


Aslında çok fazla aksiyon olmadı, beklediğim şeyler oldu. Komaru ve Touko, Monoka'nın saklandığı yere vardıklarında Monoka teslim oldu, sıkıldığını söyledi ve tüm robotları patlattı.

Beklediğim bir şeydi aslında, sonuç olarak Komaeda tarafından yetiştirildiğinden(?) dolayı bir miktar motivasyon eksikliği var. Umut ve umutsuzluk konuları fazla karışık
Robotlar patladıktan sonra Monoka'yı bir kamyonun arkasına kurulmuş bir odada görüyoruz. Oda da resmen neet odası her yer çöp falan. Monoka uzaya gidip orada rahat rahat neet olmaya karar verdiğini söylüyor.
Gerçi bunu söylemeden önce başka şeyler de söylüyor, mesela oyunu kendinin kurmadığını -ki olsaydı çok basit olurdu-, sadece Makoto'yu merak ettiği için Gekkougahara'nın taklidini yaptığını ve en önemlisi de Makoto yüzünden orijinal Junko'nun yaptığı oyundan birinin öleceğini söylüyor. Ancak üşendiği için ölecek kişinin adını bildiği halde söylemiyor. (Hatta "Google'layın" diye dalga geçti bir ara.)


Sonuç olarak fazla aksiyon olmayan güzel bir bölümdü. Ama 8. bölümde acı çekeceğim gibi hissettiriyor bu bölüm. Sonda gördüğüm gölgenin Munakata olduğunu tahmin edersek.. İşler iyi olmayacak..


~~~~~~~~~~~~

8


Bölümle ilgili kısma başlamadan önce, bölümün adı ile ilgili birkaç şey söylemek istiyorum. Bölümün adı bir şiir/çocuk şarkısı, "Horoz Robin'i Kim Öldürdü?". Aslında ban göre çocuk şarkısı olamayacak kadar hüzünlü bir şiir. 
Şiirin başlığındaki gibi Robin isimli bir horoz var ve Serçe tarafından öldürülüyor. Sonra kendisi için cenaze düzenleniyor. Herkes -çoğunlukla kuşlar- bir görev ediniyor bu cenazede. Böyle böyle gidiyor. İlginç olduğu için paylaşmak istedim.

Bölümün içeriğine dönelim. Bu bölüm bayağı sövdüm ben, hani ciddi ciddi daha önce etmediğim küfürler ettim. Ben abuk sabuk yere ağır küfür eden biri değilim, neyse.

Bu bölümde sonunda Byakuya geliyor ve Hagakure'yi kurtarıyor, yeey!
Yaşasın! (Gerçi Byakuya, "Sen hala ölmedin mi?" tavırlarındaydı ama olsun.)

Makoto ve Aoi, Komaru ile konuşuyorlar. Komaru bayağı ilham verici şeyler söylüyor, daha sonra bağlantı kesiliyor ve Gekkogahara tuhaf şeyler yapmaya başlıyor. Patlar falan diye korktuklarından Aoi ve Makoto kaçıyor. 
Ama koridorda Munakata karşılıyor onları. Tam saldırmaya hazırlanırken, Gekkougahara otomatik moda geçip Munakata'ya saldırıyor ve onu engelliyor. Bu sırada bizim ikili oradan sıvışıyorlar ve Kirigiri'yi bulmaya karar veriyorlar.

Kirigiri'lerin tarafına geçiyoruz sonra, odayı falan inceliyorlar. 
Kizakura odadaki tuzakları çıkartıyor, Ruruka sürekli "Hadi gidelim buradan." diyerek odadakilerin dikkatini dağıtmaya çalışıyor. 

(Byakuya'lar da girişi açmak için patlayıcı kullanmaya çalışıyorlar.)

Sonra anladığım kadarıyla bir anda Juzo gelip herkesi duvara savuruyor, Kirigiri'yi öldürmeye hazırlanırken Kizakura tuzakları kullanarak onu engelliyor. Bu sırada Juzo'nun yasak hareketinin yumruklarını kullanmak ve Kizakura'nın da sol elini açmak olduğunu öğreniyoruz. 



Tam Kirigiri kalkıp ortaya yürüdüğünde ise...
Ruruka yeri patlatıyor ve Kirigiri tam aşağı düşecekken Kizakura sol elini açıp onu tutmak zorunda kalıyor. Yasaklı hareketi yapıyor Kirigiri'yi kurtarmak için.
Neden sövdüğümü anladığınızı umuyorum. Pislik Ruruka. (; ・`д・´)

Son gücüyle Kirigiri'yi yukarı attıktan sonra gülümseyerek, "Sözümü tutabildim, Jin." diyerek yaşağı yavaş çekimde düşüyor. Acı dolu karakter ölümlerinden biriydi.
R.I.P. Kizakura Koichi.

Daha ölümü atlatamamışken Ruruka, Juzo'nun da yardımını alarak Ryouta ve Kirigiri'yi öldürmeye kalkıyor ama Juzo'ya verdiği şeker işe yaramıyor olsa gerek. Juzo, "Hepinizi öldüreceğim len!" tipinde bir şeyler söylüyor.

O sırada Kirigiri, Ruruka'nın neden böyle davrandığını anlıyor. Ruruka'nın yasak hareketi, birinin oyun alanını terk etmesi. Izayoi'de gizli geçitten dışarı çıkmaya çalışınca Ruruka onu kasıtlı olarak öldürüyor. (Yasaklı hareketi yemek yemek olan Izayoi'ye yemek yediriyor.)


Sonra Juzo, gizli kapıyı açmaya çalışırken ve Ruruka'da onu engellemeye çalışırken Kirigiri ve Ryouta oradan gidiyorlar.


Kapanış şarkısı sonrasında da Byakuya ve Hagakure'nin içeri girdiğini görüyoruz. Ancak Byakuya'nın adamlarından biri lobideki(?) mankene dokununca bir şey harekete geçiyor ve bina çöküyor/içeri gömülüyor. 

Orada da bitiyor bölüm. Beğendiğim ancak üzüldüğüm bir bölüm oldu. Önceki yazılarda "Kizakura ölmesin lütfen." diye mutlaka söylemiştim. İyi karakterler çabuk ölüyor maalesef..
Umarım bu amaçsız yazı hoşunuza gitmiştir. Bir sonraki yazıda görüşürüz~

Ekstra Video

Danganronpa 3; The End of Kibougamine Gakuen - Zetsubou-hen | 7&8. Bölüm Yorumu/Özeti

Herkese merhaba.
Gecikmiş bölümlerin yazıları kuşağına bir defa daha hoş geldiniz. Umarım güzel vakit geçirebilirsiniz, umarım..
Çünkü -en azından 7. bölüm- hakkında çok fazla şey söyleyebileceğimi sanmıyorum. Pekala, başlama zamanı.

(Bu yazı spoiler içerir.)

7

Bu bölümde en çok hatırladığım şey kaos oldu.
Birkaç sahne hariç genel olarak Junko'nun ortalığı daha da karıştırmasını izledik. Hatta herkesin birbirini öldürdüğü bir sahne de vardı. Mukuro, Tsubasa wo Kudasai'yi söylüyordu. 
Kısaca fucked-up bir kısımdı. 

Onun dışında Junko, Ryouta'yı kendi amaçları için kullanmaya başladı. Ryouta'nın hiçbir şeyden haberi yok tabii ki. Sed laifu.

Sonra sınıf ortamına geri dönüyoruz. Tanaka okula ayı getirmiş bir şeyler yaptırıyor ona, Hiyoko da şeytani bir loli olduğu için Komaeda'nın masasına beyaz bir çiçek koyuyor. (Ölmüş olan öğrencilerinin masasına çiçek koyulduğunu biliyorum ancak araştırdığıma göre kasımpatı olması gerek ve o çiçek sanırım beyaz kamelya, bu da beklemek anlamına geliyor.)

Kozumi, Hiyoko'ya kızıyor "Daha ölmedi sadece uzaklaşma aldı." diye. Sonra sınıftaki birkaç kişi endişeleniyor "Acaba nerede?" diye. 
Bir sonraki sahnede bir adaya düşmüş uçak görüyoruz ve Komaeda animenin kapanış şarkısını söyleyerek şelalenin altında banyo yapıyor.  Birazcık etkilenmiş olabilirim. :""


Bu sahneden sonra da, genel olarak Junko'nun okuldaki tüm konsey üyelerini bir sınıfa toplayıp birbirlerini öldürmelerini sağlamasını ve bunları Kamukura Izuru'ya göstermesini izliyoruz. Tüm şey bittikten sonra da internette okul hakkında dedikodu çıkarıp tüm Reserve Course öğrencilerinin isyan etmesini sağlıyor.
Good Job, Junko.

(Aralarda bir yerde Tsumiki, Mitarai'nin dairesine gidiyor ve o sırada Mukuro tarafından yakalanıyor. Sonuç olarak o da Junko tarafından esir alınıyor.)


Bu bölümde ilgimi çeken bir şey daha var, son kısım -Junko'nun internette dedikodu yaydığı kısım- 
oyunlardaki trial sonrası her şeyin nasıl olduğunu anlatan kısım gibi olmuş. Minik bir şey olsa da hoşuma gitti.


~~~~~~~~~~

8

Bu bölüm...
Favori bölümlerimden olabilir, çünkü bayağı heyecanlıydı. İlk olarak Tsumiki'nin Junko'yu ne kadar sağlıksız bir şekilde sevdiğini/saplantılı olduğunu gördüm, ancak Ryouta'nın söylediği gibi "normal" değildi. Junko elbette herkese yaptığı gibi ona da bir şeyler yapmıştı.

Sonra Ryouta bilgisayarda bakınırken bir video görüyor ve bilin bakalım ne?
Önceki bölümdeki konsey üyelerinin birbirlerini öldürdüklerinin görüntülerini içeren bir video. İzleyince ne ile karşı karşıya olduğunun farkına varıyor ve kaçmaya çalışıyor. Ama bu sefer de Tsumiki tarafından sıkıştırılıyor.
Tam bir kinky ecchi karakterlerine dönmüş olan Tsumiki bayağı üstüne üstüne gidiyor çocuğun, o sırada bayağı bir tuhaf oldum. "Tsumiki dur, Tsumiki yapma." diye diye bir hal oldum dfkdsfjdsf

Bu arada bu anime kesinlikle Danganronpa Zero novelına göndermeler yapıyor. Ne var ki novelı oku(ya)mamış olan zavallı ben bunların çoğunu anlamıyor. Neyse ki, Matsuda Yasuke'yi görünce tanıdım "Aa bu novelda vardı sanırım." ve cidden oydu. (Spoiler istemiyorsanız ismindeki linke tıklamayın.)
Evet, animede gözüktü. Çok kısa bir süre olsa da..


Tsumiki, Ryouta'yı bayağı sıkıştırmaya başladığı sırada Junko gelip Tsumiki'ye tekme atıyor. "Uzaktayım diye kızgınlığa girmiş bir domuz gibi davranma." diyor;


(Benim gibi favori karakteri Tsumiki olanlar için zor anlardı..)
Sonrasında yere düşüp genel olarak olduğu yerde kalıyor. Ryouta bir daha kaçmaya çalışıyor ancak Junko tarafından "Eğer kaçarsan bir daha ki oyunu onlar üzerinde yaparım." diye tehdit edilince mecburen kalmak zorunda kalıyor.

Sonra Komaeda geri dönüyor!
Yeeey!

Sınıftakiler Tsumiki'nin kayıp olduğunu Komaeda'ya söylediğinde Komaeda onu batı bölgesinde(?) gördüğünü söylüyor. Gruplara ayrılıp Tsumiki'yi aramaya başlamadan önce Komaeda, Pekoyama'ya onunla konuşması gerektiğini söylüyor.
Herkes gruplara ayrılıp Tsumiki'yi aramaya çıkıyor. Yukizome sınıfa geldiğinde sınıfı boş bulunca o da sınıftakileri aramaya çıkıyor. Kısaca herkes birbirini arıyor.

Gruplar, Sonia-Kazuchi-Tanaka, Koizumi-Hiyoko-Fuyuhiyo-Teruteru, Ryouta-Akane-Nekomaru ve Nanami-Komaeda şeklinde.
Tuhaf kombinasyonlar..
Ama ben azıcık Komaeda/Nanami shiplediğim için mutluydum. ( ͡° ͜ʖ ͡°)

Komaeda tabii ki de "şans eseri" gerçek Kamukura Izuru'nun heykelinin orada dolaşırken gizli geçidi buluyor. 


Gizli geçitten girip aşağı inmeye başlıyorlar. Nanami, "Neden okulda böyle bir yer var?" diye sorunca Komeda "Kim bilir. Ama belki de kimsenin öğrenmesini istemedikleri bir şey üzerinde çalışıyorlardır. İnsan deneyleri gibi." diye cevap veriyor. Oradaki bakışlar... Komaeda tam pislik gibi bakıyordu.

Sonra bir kapıdan içeri giriyorlar. Ryouta'nın çalışma odası!
Nanami'nin ilk söylediği şey. "Mitarai-kun? Kilo mu verdin sen?" (GJ Nanami)


Ryouta'nın kafası biraz gidik olduğundan ve aşırı korktuğundan "Ben hiçbir şey yapmadım. Sadece anime yapıyordum." gibi şeyler söylemeye başlıyor. Sonra içeri Junko giriyor ve tada~!
Olayların mükemmelleştiği kısım!



Dışarıda -Komaeda'nın isteği üzerine- Pekoyama, Mukuro ile savaşıp onu oyalıyor. İçeride.. İçeride de Komaeda ve Junko tehlikeli bir konuşma içerisinde. Saplantılı iki kişi.. Bayağı müthiş olduğunu düşünüyorum??

Junko "Bu umutsuzluğu durdurabileceğini mi sanıyorsun?" Dediğinde Komaeda'nın ceketinin içinden silah çıkartıp doğrultması beni çok şaşırttı. Gerçi Komaeda'nın nasıl bir tipte karakter olduğunu biliyorum ben.. Umut konusunda saplantılı ve kendi dediği gibi umut için her şeyi yapabilecek bir karakter.
Ama, bir kişinin varlığını unuttular.
Kamukura Izuru! (Nedenböylehavayagirdimben.)

Bir anda Komaeda'nın Junko'ya silahla vurmasını engelleyip, sonrasında silahı alıp Komaeda'yı vurması ve "İyi şans ise, o bende de var." demesi.. Azıcık sinir oldum. (; ・`д・´)

Neyse ki, Komaeda öğrenci el kitabı sayes- şansı sayesinde vurulmuyor. Ama Izuru'dan etkilenmiş olacak ki yüzü falan kızarıyor ve kendinden geçip bayılıyor.


Komaeda'nın neden zetsuboi olduğunu bu kısımda anladığıma inanıyorum..
O sırada oradan kaçmış olan Ryouta, Yukizome ile karşılaşıyor ve ondan yardım istiyor. Yukizome, Ryouta'yı sakinleştirdikten sonra Nanami ve tahminen Komaeda'yı kurtarmaya gidiyor. 
Gizli geçitten girmeden önce, "Üzgünüm, Kyosuke. Bir daha görüşemeyebiliriz." diyor ve geçitten giriyor. Daha sonrasında kapanış şarkısı giriyor.

Kapanış şarkısından sonraki kısımda da Nanami ve Izuru bakışıyorlar, Nanami "Hinata-kun.. Değil mi?" diyor ve bitiyor..

Bayağı güzel bir bölümdü. Son kısımları büyük bir heyecan ile izledim. Ancak izlememin ardından 2-3 gün geçtiğinden o anki heyecanımı yansıtamamış olabilirim.
Umarım eğlenmişsinizdir. Bir sonraki yazıda görüşürüz~!

22 Ağustos 2016 Pazartesi

Danganronpa 3; The End of Kibougamine Gakuen - Zetsubou-hen | 6. Bölüm Yorumu/Özeti

Herkese merhaba.
Bunu Mirai-hen'in 7. bölümünün geleceği gün yazma fırsatımın olması cidden komik ama geçen hafta 3 günde farklı farklı olaylar oldu. En kötüsü Cuma günüydü herhalde bayağı olaylı geçti benim açımdan.
Neyse efendim, bugün iyiyim o yüzden çabucak yazıya geçelim!


Bu bölüm çoğunlukla Junko ve Kamukura Izuru üzerineydi. Özellikle Kamukura Izuru. (Bana göre.) Benim için hoştu çünkü Izuru ilgimi çeken gizemli bir karakter. Konuştuğunu görmek/duymak bile heyecanlandırıyor.

Fark edenler oldu mu bilmiyorum ancak bu bölümde açılış şarkısındaki renkler değişti. Tersine döndü gibi? Kesinlikle renklerde değişme var ancak tersine mi döndü emin değil gibiyim.



Soldakiler 6. Bölümdeki açılış şarkısına ait, sağdakiler 1. bölümden.

Bir dikkatimi çeken şey daha vardı açılış şarkısında, Izuru ve Hinata'nın olduğu sahnede Hinata soluk gözüküyordu. Gidip geliyordu falan..

Açılış şarkısını geçelim.
(Bölümün başında Kamukura'nın uyanmasını görüyoruz.)

İlk kısımlar yine neşeli, sınıfı falan taşıyorlar. Tanaka'nın tavşanı, Hiyoko'ya kaka fırlatıyor falan. Kimse Komaeda'yı özlememiş. (#SedBoiKomaeda #Zetsuboi)

Sonra Junko'nun kısımları geliyor tabii ki, birinin(?) gözünü çıkartıyor.. Sansürlü olduğu için çok "Agh, resmen hissettim." derecesinde değildi ama rahatsız ediciydi.

Junko ve Mukuro, Kamukura Izuru'nun tutulduğu yere giriyorlar. Junko, Kamukura'ya abartısız fangirllüyor. "Kamukura-senpai!" deyip durdu. Ne kadar hayranı olduğundan bahsetti falan, 
Klasik Junko.

Kamukura anlamsız bakışlarla bakıyordu o sırada, bir ara Junko bir şey saplamaya çalıştı Kamukura'ya ancak oturduğu yerden ayağıyla eziverdi dfjsfkljsf
Şuan komik oluyor ama izlerken bayağı etkileyici gelmişti. Bu arada kardeşinin durumunu görünce Kamukura'ya saldır ancak Kamukura resmen elinin tersiyle bir vurdu duvara yapıştı Mukuro.

#SaveMukuroFromWall
Bundan sonrasında Izuru, Junko'nun hareketlerinin anlamsız olduğunu ve kazanamayacağı halde neden bunu yaptığı hakkında sorgulama yaptı. Junko umudun bir sonunun olduğunu ancak umutsuzluğun bir sonu olmadığını ve umutsuzluğun kendisini ne kadar heyecanlandırdığından bahsetti.
Bazı yerlerde mantıklı konuştu, hak veriyorum kendisine ama son sahnede delirmiş bir şekilde "Sadece umutsuzluk seni kurtarabilir! Seni sadece ben kurtarabilirim." deyince, Junko'nun aynı Junko olduğuna karar verip hak vermeyi kestim. (Kamukura, Junko'nun dediği şeyden sonra üzerine bastı yine. Junko iptal. Zaten alarmlar falan da çalıyordu.)

Benim ilginç bulduğum şey Kamukura'nın, Junko ve Mukuro'yu şikayet etmemesi/kimseye geldiklerini söylememesi oldu. Üstüne Mukuro'ya, "Uyanınca ona beklediğimi söyle." tipi bir şey söylemesi... Ne kadar canının sıkıldığı belli oluyor. 
Siyah Noodle! (Böyle dediğime bakmayın içim gidiyor Izuru'nun saçlarına, çok güzeller.)


Mukuro, Junko'ya bunu söylediği anda Junko revir(?)'den kalkıp "Senpai'mi görmeliyim, beni bekliyor." modunda çıkıyor.
Bu sırada Pure Chairudo'muz Ryouta, kontrol amaçlı hastaneye/revire gitmektedir. Kader kötüdür ve Ryouta, Junko ile karşılaşır.


Junko tarafından işgal edilmiş Ryouta artık pure değild-
Tamam şakayı kesmeliyim, Burada ilginç olan Junko'nun yukarıdaki konuşmadan sonra Ryouta'ya sarılması ve bunun kaçınılmaz bir karşılaşma olmasını söylemesi.
Arkadaşım bölümü izledikten sonra bana ilk sorduğu şeylerden biri, "Junko neden böyle bir şey yaptı?"oldu, çünkü birlikte teori konuşup insanları nasıl umutsuzluğa boğacağımızı koşuyor- 

Öhöm öhöm, benim cevabım ise büyük ihtimalle çoğu insanın aklına gelmiş olan "manipüle aracı olarak kullanma" oldu. Çünkü umutsuzluğu anime ile yaymaktan daha güzel ne olabilir ki!
Ancak bir şeyler ters gitmiş olacak ki, anladığım kadarıyla Ryouta yerine taklitçi manipüle edilmiş. Hmm, acaba nasıl oldu?

Neyse, uzatmayayım dedim yine uzattım. Bölüm hakkında düşüncelerim(?) bunlar..
Bir sonraki yazıda görüşürüz, kendinize iyi bakın~!

(Yarım saatten az vakit sonra Mirai-hen'in 7. bölümü çıkıyor vav.)
(Çevirmen tembel olduğu için 10 saat ertelendi. Gece 4'de gelecek tahminen.)
(Japonya'daki hava şartlarından dolayı yine ertelenmiş.)