18 Temmuz 2014 Cuma

IB

Herkese merhaba.
Uzun zaman olmuş gibi hissediyorum ya da daha çok sanki hiç blog yazmamış gibi.
Her neyse, bugün birazcık hüzünlü başladı. İlk olarak osu! oynadığım mouseum sonunda benden bıktı ve intihar etti, daha sonra sevdiğim bir hikaye final verdi. Ama beni en çok etkileyen Garry'nin tablonun içinde kapalı kalması ve onu kurtaramamam oldu. (Resmen osu! umurumda değil, mouse ölmüş ama isyan edemiyorum.)
Ana konuya artık giriş yapmış bulunmaktayım.
Birkaç gün önce IB'yi oynamaya başladım. (geçerli bir sebepten dolayı belli bir yerden sonra tekrardan başladım) O kadar, ''Yemez o. Çok korkunçtur dayanamam ben. İyk, miyk.'' dememe rağmen The Witch's House'daki o ayıcık kadar korkutmadı beni. En fazla kısık ses ile çığlık atıp, ''İyk'' yaptım.
Ayrıca her ne kadar puzzleları zor deselerde, Mad Father'daki kadar değildi bence. (Sketchbook kısmındaki yer hariç, oraya Youtube'tan bakmak zorunda kaldım. Ayrıca olayını da anladım desem yalan olur.) Yani bence aldığınız şeyi evin başka bir ucunda falan kullanmak zorunda kalmıyorsunuz. Tamam, karışık ama bağdaştırması daha kolay.

(Eeuu, şimdi yazıyı okuyan çoğu kişi oyunu mutlaka oynamıştır ama yine de ben kısaca bir özet geçeceğim.)

Bu fanart cidden hoşuma gitti. Çok sevimli.
IB adında 9 yaşında bir karakterimiz var. Ana karakterimiz bu kız.
Bir öğleden sonra IB anne ve babası ile Guertena'nın sanat galerisini ziyaret ediyorlar. Annesi, IB'ye sanat galerisini gezerken diğer insanları rahatsız etmemesini ve tablolara dokunmamasını tembihliyor. Daha sonra galeriyi gezmeye başlıyoruz. Daha sonra bir tablonun önünde duruyoruz. Tablo ilk başta, ''??? World'' adıyla gözüküyor çünkü IB soru işaretli kısımdaki kelimeyi bilmiyor. (Az önce öğrendiğime göre tablonun adı, ''Fabricated World'') Her neyse, IB bu tabloya dokunuyor veee tablonun içine giriyor.
Oyun da burada başlıyor. Amaç tablonun içinden çıkıp, gerçek dünyaya geri dönmek.
Tabii ki, bunu sizi kovalayan ''Kırmızılar İçindeki Kadın'' -bunun farklı renkli versiyonları da var, hepsi ürkütücü- tabloları ve başsız mankenlerden kaçarak yapmak zorundasınız. (İnanın bana, ürkütücüler.)

Bir de Garry var. O da tablonun içine giren insanlardan biri. Oyunda biraz ilerledikten sonra o da karşımıza çıkıyor ve bize katılıyor.



Garry'nin gülünü almak için ne uğraşmıştım.. Maviler İçindeki Kadın.. ÖL!

Bu arada canınız şu gördüğünüz gül oluyor. IB'ninki kırmızı, Garry'ninki ise mavi.
O güller kaybolursa veya biterse ölüyorsunuz. (Bknz: Gülünü kaybedip kötü sona giden ben. *dat spoiler*)
Bazı vazolarda su oluyor. Onlara gülü koyduğunuzda canınız yenileniyor.

Ne kadar tatlılar değil mi ? 

Fanarttan görüldüğü üzere bir tane karakter daha var fakat spoiler vermeden anlatabileceğimi pek sanmıyorum. O yüzden dikkat edelim.  <.<




Mary, oyunun yaklaşık olarak ortalarında çıkan bir karakter genel olarak sevimli ve neşeli bir karakter gibi gözükse de, kesinlikle öyle değil! Mary, Guertena'nın tablolarından biri. (Hatırladığım kadarıyla son eseri.) İnsan gibi gözüktüğü için onu da tablonun içine giren bir insan zannediyorlar. Dışarı çıkma isteğinden dolayı Garry'nin tablodan çıkamamasına sebep olup, neredeyse nefret ettiğim karakterler listesine giriyor olsa da, empati kurunca Mary'i az çok anladım.
YİNE DE BU YAPTIĞI ŞEYİN KÖTÜLÜĞÜNÜ DEĞİŞTİRMİYOR! <.<


Burada ağlamamak için kendimi zor tuttuğumu söylemem gerek.
Ayrıca kendime çok çok önemli bir şeyi unuttuğum için çok kızdığımı da.

Sonuç olarak bu sinir ile gidip Mary'i yakarak öldürdüm ve ''Forgotten Portrait'' adlı sona ulaştım. Fakat ciddi anlamda içime oturdu. Bu yüzden uykusuz olmadığım bir zaman tekrar oynayacağım. (sanırım)

Her neyse, şimdi duygusal olan -aslına olmayan- bölüme geçelim.
Açıkçası oyunu sürekli bir şekilde ertelemek büyük bir hataymış. Her ne kadar görüntü olarak yetersiz kalsa da, konusu, karakterler vs. görüntüyü tamamen unutturuyor. Oyunu bitirdikten sonra, gerçekten dedikleri kadar varmış, diye düşündüm.
Favori oyun sıralamamın başında olmayı fazlasıyla hak ediyor.. Fazlasıyla..

Şimdi de fanart yağmuru;





Bu kadardı.. Yani sanırım.
Fazla saçmaladıysam çok çok özür diliyorum. Uykusuz kaldım birazcık.
Her neyse, bir sonraki yazıda görüşmek üzere~

5 Temmuz 2014 Cumartesi

Misao | 2.02 (Eski Versiyon)

Herkese merhaba!
Uzun zaman oldu ve ben ciddi anlamda bir şeyler yazmayı özlediğimi fark ettim.
Ehem ehem, yazmadığım aralıkta iki oyun birden bitirdim. The Crooked Man ve bugün size kısaca tanıtacağım Misao.
The Crooked Man'i Shuu-san'ın yazısını görmem ile günlere yayarak oynadığımdan, (Oyunu bitirmem en az 1-2 ayımı aldı sanırım.) bir Misao kadar iyi hatırlamıyorum. Bu yüzden onu oyunu 2. defa bitirdiğimde ek sahne ile birlikte anlatmaya karar verdim sanırım.
Şimdiden iyi okumalar. ^-^

Yazıya bu komik -gibi- olan fanartımsı şey ile başlamak istedim. Çizen kişinin deviantart'ına da buradan bakabilirsiniz.

Oyunda ana karakterimiz Aki. (Her ne kadar başlangıçta adını istediğimiz gibi değiştirebiliyorsak da ben orjinal olarak bıraktım oynarken.) Bana göre pekte normal olmayan bir lise öğrencisi. Sınıfında Misao adında bir kız var. Sessiz ve nazik bir kız. (Ayrıca bana biraz da utangaç gibi geldi.)
Oyun, Aki'nin rüyasında Misao'nun yardım istediğini duymasıyla başlıyor. Ardından uyanıyor ve okula geç kaldığını fark ediyor. Koşa koşa hazırlanıyor. Evden çıkarken Misao'nun 3 ay önce kaybolduğunu ve bir daha haber alınamadığını, herkesin onun öldüğünü düşündüğünü fakat kendisinin bunu inanmadığını anlatıyor.
Sonra evden çıkıyor ve okula gidiyor.
Okulda rüyasını düşünürken Sohta -kendisi öğretmen- Aki'yi uyarıyor.






Daha sonra zil çalıyor ve teneffüse giriyorlar. Bu sırada da, Ayaka geliyor. Ayaka, Aki'nin yakın bir arkadaşı diyebiliriz. Kendisi öğretmenimiz Sohta'ya feci takıntılı ve Aki'ye hep ondan bahsediyor.
Bir de her sınıfta olduğu gibi bu sınıfta da havalı tiplerimiz var.

Bu Tohma açıkçası bu grup içinden az çok sevdiğim bir karakter oldu kendisi. Neden bilmiyorum. Normalde çok itici bir karakteri var.. Yani.. Sanırım.



Bu da Yoshino. Onun için söyleyebileceğim tek şey şu; Sınıftaki o iğrenç sinir olduğunuz kızdan veya kızlardan farkı yok.


Kudoh hakkında pek söylenecek bir şey yok. (aslında var ama spoiler'a giriyor) 

Saotome'de Yoshino'nun daha saf ve salak gözüken versiyonu diyebiliriz. Yani. Ama tipi yüzünden bir şey diyemiyorum çünkü çok tatlı. o.o

Aki ve Ayaka konuşurken, bu yukarıdaki dörtlüden Yoshino bir lanetten bahsediyor, Tohma bunu saçma bulduğu için dalga geçiyor. Yoshino ciddi olduğunu diğer sınıflardan bir çocuğun tuvalette saldırıya uğradığını söylüyor. Daha sonra bunun Misao'nun laneti olduğunu düşündüğünü de ekliyor.
O arada elektrik falan kesiliyor. Yoshino, Misao'nun onlara cidden sinirlendiğini/deli olduğunu söylüyor. Sonra Aki tekrar Misao'nun sesini duyuyor. Onun kendiyle konuştuğunu sesli bir biçimde söylüyor.
Tohma burada Aki'ye adeta ''Sen ne diyorsun len?!'' diyor.
Ekranda ''Find me...'' yazısı çıkıyor ardından ekranı kaplayacak kadar çok, ''Find Me'' ve ''Help Me'' yazıları çıkıyor.

Bknz;



Hemen sonrasında da başka bir dünyaya geçiş yapıyorlar.

Oyunun başı bu şekilde.
Diğer dünyada da, amacınız Misao'nun parçalarını bulmak. (6 tane var.) Ben bunu yaparken biraz yardım aldım. Fakat kesinlikle zor bir oyun değil. Yani The Crooked Man'de harcadığım çabanın çeyreğini bile harcamadım bu oyunu oynarken. Zor olmadığı için ve heyecanlı devam ettiği için tek oturuşta bitirdim.
Her ne kadar daha oynamadan spoiler alsam da heyecanlıydı.

Bu arada Misao'nun ve Mad Father'ın yapımcısı aynı. Bu yüzden;
Biri bu gizemli adam. Mad Father'da da feci gizemliydi bu. u.u

Miss Library diye geçiyor fakat daha sonradan ona bir isim verebiliyoruz. Normalde adı Novella fakat ben Aya ismini verdim çünkü.. Nedenini söylememe gerek yok.
MEH.
Bu arada Mad Father oynamayanların burayı geçmesini istiyorum çünkü spoiler olabilir. (Secret Ending'i bilmeyenler için de geçerli biraz. Aslında baya)
Her neyse, secret ending'de Alfred -Aya'nın babası- Aya'nın klonunu yapmıştı. Ve wikiden öğrendiğim kadarıyla da Novella, Aya'nın klonu.


Her neyse, oyuna geri dönelim yoksa Mad Father'ı 3 kez oynamış bir manyak olarak yazıyı amacından saptırma ihtimalim yüksek.
Aslında ben Aki'de de bir şeyler olduğunu düşünüyorum. Yani kim böyle bir şey der ki ?



KİM?!
Bir de ''Teehee!'' diyor. 

Bir de oyunda birkaç tane jumpscare olduğunu söylemem gerek ama çok korkunç değiller. Sadece bir anda korkuyorsunuz ve geçiyor.

Tüm parçaları bulduktan sonra iş bitmiyor. Birini ya öldüreceksiniz ya da öldürmeyeceksiniz. Biri oyunun kötü sona gitmesine diğeri iyi sona gitmesini sağlıyor.
İyi sona gitmediğiniz zaman bildiğim kadarıyla gerçeği öğrenemiyorsunuz. (büyük ihtimalle yine yanılıyorum) İyi sona gittiğiniz zaman hem gerçeği hem de giriş ekranında soru işaretli olan yerde ne olduğunu öğreniyorsunuz..

Bunda da gerçekte tam olarak ne olmuş ne bitmiş onu öğreniyorsunuz. Sonu hariç hepsinin videosunu çektim. Büyük ihtimalle yazının en altına koyarım.


Videolar spoiler içeriklidir. Sonra izleyip bana laf etmeyiniz ben uyarımı yaptım. u.u
(Bu arada ses falan yok sanırım. İdare edeceksiniz. u.u)







Ve sonunda bitti.
Şuan saat 07:10, resmen kendimi bir yazı için feda etmiş bulunmaktayım. Büyük ihtimalle 4-5'e kadar uyuyacağım.
Lütfen yorum yapmayı veya şu tepkilerden birine tıklamayı unutmayın. Bir sonraki yazıya kadar...

Güle güle~