Herkese merhaba.
Normal şartlarda bu blogdaki hala duran ilk yazıyı paylaşmamın üzerinden 4 yıl geçtiğini hatırlamam ama Facebook sağ olsun. Hatırladım.
Bu yazının aslında pek bir amacı yok. Yani teşekkür dışında.
Pekala, 3. yıl için yazdığım yazıda olduğu gibi başlayalım.
Yazılarımı okuyan, okumayan, yorum yazan ve yazmayan herkese çok çok teşekkür ediyorum. Bloga başlarken bu kadar insan ile konuşma veya tanışma fırsatım olacağı hiç aklıma gelmezdi. Bu benim için büyük bir şey. Tamam, burada yüzlerce kişiye konuşmuyorum ama benim için 10-15 kişi bile büyük bir sayı.
Şu 1 yıl içerisinde değişen şeylere de bir göz atalım. Çünkü aklıma başka bir şey gelmedi ve bu yazının biraz uzun olmasını istiyorum.
İlk değişen şey fazlasıyla azalan yazı sayısı, 18'den 7'ye inmiş, trajikomik. Ayrıca gelen 7 yazının 2-3 tanesinin yararlı bir şey olduğunu düşünürsek, pEK İYİ DEĞİL! (Abartıyorum o kadar değil.)
Kişisel olan değişiklikler ise arkadaş çevremde olan çok küçük bir genişleme, sık konuştuğum arkadaşlarım yine sayılı ancak normal konuştuğum kişiler eskisine oranla biraz daha fazla.
Tamam, kısaca blogda şuan ilk yazı olan yazının bana ne kadar cringe yaşattığı hakkında konuşup, 4. Yıl Özel (Olmayan Yazısı'nı bitireceğim.
Bu yazı çok cringe, o kadar ki okuyamıyorum bile ve yazıyı yazan eski beni tokatlamak istiyorum.
Bir sonraki yazıda görüşürüz, kendinize iyi bakın.
24 Temmuz 2017 Pazartesi
14 Temmuz 2017 Cuma
Kişisel Bir Sorun | Kenzaburo Oe
Herkese merhaba.
Kitap yazısı yazmak konusunda ne kadar iyi olduğumu ve ne kadar düzenli yazdığımı biliyorsunuz. Cidden, isterdim ki okuduğum her kitabın yazısını yazabileyim. Ancak Haruki Murakami'nin Kadınsız Erkekler kitabından sonra okuduğum tüm kitapları yazmamak gibi kötü bir şey yaptım. Birazdan hakkında bir şeyler yazacağım kitabı Goodreads'e göre geçen yıl bu zamanlar bitirmişim. Haha, umarım hatırlayabilirim.
Neyse, bu kitabı ne zaman hatırlamıyorum ancak bir ara Shuu-san önermişti. Bayağı uzun zaman oldu ama hep aklımın bir köşesinde kaldı.
Kitap yazısı yazmak konusunda ne kadar iyi olduğumu ve ne kadar düzenli yazdığımı biliyorsunuz. Cidden, isterdim ki okuduğum her kitabın yazısını yazabileyim. Ancak Haruki Murakami'nin Kadınsız Erkekler kitabından sonra okuduğum tüm kitapları yazmamak gibi kötü bir şey yaptım. Birazdan hakkında bir şeyler yazacağım kitabı Goodreads'e göre geçen yıl bu zamanlar bitirmişim. Haha, umarım hatırlayabilirim.
Neyse, bu kitabı ne zaman hatırlamıyorum ancak bir ara Shuu-san önermişti. Bayağı uzun zaman oldu ama hep aklımın bir köşesinde kaldı.
Kitabın konusundan kısaca bahsedersem,
Bird takma ismine sahip bir ana karakterimiz var, bir dershanede öğretmen ve Afrika gezisi yapmak gibi bir hayali var. Ancak evlendikten ve karısı hamile kaldıktan sonra bu hayali yavaş yavaş sönmeye başlıyor. Bir de doğan çocuk beyin fıtığı gibi ender rastlanan bir hastalık(?) ile doğunca Bird iyice kendini kaybediyor. Alkol ve kendi içinde yaşadığı yoğun duygularında etkisi yüzünden bu çocuğun yeryüzünden silinmesi gerektiği düşüncesine dahi kapılıyor.
Şimdi, ilginç bir şekilde Bird cidden empati kurabildiğim bir karakter oldu. Tam olarak nasıl anlatabileceğimi bilmiyorum ancak ara ara kendimi de gördüğüm oldu. Yani sorunlardan kaçma olayında.
Ancak kitapta en sevdiğim nokta Bird'ün kitap ilerledikçe düşüncelerinin içinde boğulması ve cidden onun bu korku ve yoğun duygulardan kurtulmasının tek yolunun çocuğun ölmesi olduğunu düşünmesi, yani bir nevi git gide dibe batması.
Bayağı fucked-up bir durum ama kitaplarda sevdiğim bir durum olduğunu söyleyebilirim.
Spoiler vermeden bu kitabı nasıl anlatabilirim bilmiyorum. Ancak okunması gereken bir kitap olduğunu düşünüyorum. Kitabı okumadan önce hiçbir beklentim yoktu, aslında biraz sıkıcı ilerleyeceğini de düşünmüştüm ama hem etkiledi hemde hiç sıkıcı değildi. Sonunun beni nedense şaşırttığı kitaplardan biriydi. Beklenmedik bir son diyebilirim.
Okuyacaklar için şimdiden iyi okumalar. Alt tarafa kitaptan almış ve defterime yazmış olduğum birkaç kesiti koyacağım. Kendinize iyi bakın, bir sonraki yazıda görüşmek üzere.
Bird, zaman makinesine binerek on bin yıl önceki dünyayı ziyaret etmiş bir gezgin gibi, kendisinden kaynaklanan bir etkiyle gerçek dünyada anormal bir şeyler olmasından korkuyordu. Bebekteki anormalliği öğrendiği andan beri aynı hisleri taşıyordu. Üst üste gelen kötü eller sonrası bir kart oyununa ara verir gibi, bir süreliğine dünyaya ara verebilmeyi arzuluyordu. | -Kişisel Bir Sorun, s. 74-75
Neyse, doğmamış olmaktansa, doğmuş olmanın iyi olup olmadığını anlayamadığımız bir devirdeyiz zaten. | -Kişisel Bir Sorun, s. 57
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)