Etkinliğin üzerinden 2,5 ay gibi uzun sayılabilecek bir süre geçti ancak ben daha yeni bu yazıyı tamamlayabiliyorum. Çünkü meşguldüm. (Ayrıca bunu tamamlamak için Nana'yı yarım bıraktığımı da belirtmek istiyorum.) Neyse, 24-25 Eylül'de yaşadığım deneyimleri sizlerle paylaşıyorum. Umarım sabırla okursunuz.
Pekala,
İlk olarak nedir bu Dracon ondan başlayalım, Dracon bir tür etkinlik genellikle cosplay odaklı(??) ancak gördüğüm kadarıyla az da olsa masa oyunları ve standlar falan vardı.
Kimse merak etmiyor ama kimin cosplayini yaptığımı söylemek istiyorum, Ib! ("Şaşırmadım, tilki.") Evet, gülsüz ve Garry'siz acıların çocuğu Ib'dim. (Gül bulamamam çok şanssızlıktı.)
Neyse, ilk olarak gidişte (sadece ilk gün tek gittim) yaşadıklarımdan bahsedeyim. İlk defa İzban'dan Metro'ya aktarma yaparak bir yere gittim, şunu söyleyebilirim ki İzban ve metro arasında nedense büyük bir fark var. Havası daha farklı gibi hissettiriyor. Garip ve tuhaf.. Gerçi kırmızı lensler ile toplu taşıma araçlarına binince çok normal bir şey bu.. ("Aa, şu kızın gözlerine bak!" gibi tepkiler aldım.. Çok şükür yanıma gelip rahatsız eden olmadı.)
Kostüm vs. hakkında söyleyebileceğim tek şey berbattım.. Hani olabildiğince özenmeye çalıştım ancak tam bir çirkin olduğumdan olmadı. Ama ilklerin kaderi bu sanırım, her zaman berbat oluyorlar.
Çektiğim sıkıntılar ise;
Taktığım lensleri gözlük numaram değişmeden önce aldığımdan numarası küçüktü ve bazı şeyleri görmek zordu, peruk sürekli kayıyordu ve kıyafetimdeki/kostümündeki her şey uyumsuzdu. Peruğum karmakarışıktı. Bir de socially awkward olduğum için, 30 dakika veya 1 saat kadar kimsenin yanına gidip fotoğraf çekilmek için soramadım. Daha sonrasında bir şekilde "Nasıl olsa tanınmayacağım haha!" gibisinden düşünüp fotoğraf çekilmek için sorduklarım oldu. Eğlenceliydi! Ve biraz da garip.
İlk gün en zor gündü çünkü vestiyer olayından haberim yoktu ve 3-4 saat çantamı bir oraya bir buraya taşıdım durdum. İkinci gün vestiyerin varlığını keşfettiğim için yanımda taşıdığım şeyler gözlüğüm, telefonum ve biletimden ibaretti. (Ki onları da eteğimin cebine koyuyordum, ne harika değil mi?! Cebi olan bir etek!)
İkinci günün bir iyi yanı da etkinlik alanına ailem bıraktı. O yüzden tüm kostümü giyip yanıma ekstra bir kıyafet almama gerek kalmadı. Ama geç gittiğim için görmek istediğim bazı cosplayleri göremedim, bu biraz üzücüydü.
Ne olursa olsun çok çok güzel bir etkinlikti, sosyalleşme amaçlı iyi gibiydi??
Kendime biraz olsun güvenim geldi, normalde Ib ile son noktayı koyacaktım bu işe. Çünkü animelere başladığımdan 1 yıl sonra cosplay adında bir şey olduğunu bulmuş biri olarak 3-4 yıldır yapmak istediğim bir şeydi. Ancak çoğunlukla yaşadığım yerden dolayı sadece evde belirli denemeler yapabiliyordum. (Ki onu da uzun zaman sonra yapabildim.)
Kısaca bayağı içimde kalmış bir olaydı, böyle bir aktiviteyi (??) yaptıktan sonra insan daha fazla yapmak istiyor.
O yüzden yavaş yavaşta olsa malzeme toplayarak İzmir'de yılda 1-2 defa olan cosplay etkinliklerine katılmaya karar verdim. Belki ilerde başka illerdeki etkinliklere de katılabilirim, belli olmaz ahah.
Ucundan spoiler vereyim ama birçok kişi biliyor. Bir sonraki batıracağım karakter Danganronpa'dan Nanami Chiaki. Aslında malzeme bakımından bayağı ilerledim, sadece kostüm, çanta ve eğer harçlığımdan arta kalırsa alacağım Monomi peluşu.
Çantayı ailemden yardım alarak kendim dikmeyi deneyeceğim. Büyük ihtimalle berbat olacak ama sorun değil, ilkler her zaman kötü olur. Daha sonradan umuyorum ki daha güzel olacak.
Neyse, buraya kadar sabır ile okuyan okumayan herkese teşekkürler.
Bir sonraki yazıda görüşmek üzere~